Aller au contenu principal

Bourbon Hanedanı


Bourbon Hanedanı


Bourbon Hanedanı, Avrupa'nın önemli kraliyet ailelerinden biri ve Capetlerin bir alt koludur. Bourbon kralları ilk olarak Navarra krallığına ve Fransa'ya onaltıncı yüzyılda hükmettiler. On sekizinci yüzyılla beraber Bourbon hanedanı üyeleri İspanya, Napoli, Sicilya ve Parma'da da saltanatı ele geçirmiş bulunmaktaydı. İspanya ve Lüksemburg hala bu ailenin alt kollarının üyelerinin yönetici olduğu monarşilerle yönetilmektedir.

Bourbon monarşisi Navarra'da 1555'te ve Fransa'da 1589'da başladı. İki krallıktaki hakimiyetleri 1792'de Fransız İhtilali arkasından sekteye uğradı. 1814'te saltanatlarını tekrar tesis ettiler ve 1815'te ilk Fransa İmparatoru'nun düşmesinin ardından saltanatı tekrar ele geçirdiler. Nihayet, 1830'da Temmuz Devrimi ile tahttan uzaklaştırıldılar. Ailenin bir dalı olan Orléans Hanedanı 1830 - 1848 arasında yönetimi ele aldı. Daha sonra onlar da tahttan indirildiler. Fransa da cumhuriyet ilan edilmiştir.

İspanya'nın ilk Bourbon kralı 1700'de tahta geçen V. Philip oldu. İspanyol Bourbonları birçok kere tahttan indirildiler ve geri döndüler. 1700 - 1808 arası ülkeyi yönettikten sonra 1813'te bir daha dönüp 1868'e kadar yönetmeye devam ettiler. Bundan sonra krallığın bir başka Bourbon kralı görme yılı 1874 oldu. 1874 - 1931 arasındaki monarşiden sonra ise 1975'ten bugüne kadar süren bir saltanatları oldu. İspanya'daki aileden aynı zamanda İki Sicilya'nın kraliyet ailesi de çıkmıştır (1734 - 1806, 1815 - 1860 ve sadece Sicilya'da 1806 - 1816). Bu ailelere Bourbon-Sicilya ailesi ismi verildi.

Lüksemburg Düşesi Charlotte da ailenin Bourbon-Parma ayağından bir asil ile evlendiği için Lüksemburg'u yöneten çocukları da bu aileden sayılmaktadır. Charlotte'un tahtı bıraktığı 1964 yılından beri Lüksemburg'un yönetimi de Bourbonlardadır.

Eğer Brezilya İmparatorluğu 1889 yılında askerî darbe ile son bulmasa idi, veliaht prenses Isabel Orléans ailesinden bir prens Gaston ile evlenmiş olduğu için bu imparatorluğu da aile yönetiyor olacaktı.

Kökenleri

Bourbon Hanedanı, kökenleri onüçüncü yüzyıla kadar uzanan asil bir ailedir. Ailenin ilk kökenleri Fransa Kralı'na bağlı olan ve Bourbon bölgesinin sahibi olan bir lorda dayanır.

1268 yılında, Fransa Kralı IX. Lui'nin altıncı oğlu olan Clermontlu Kont Robert, Bourbon Lordluğu'nun varisi Bourbonlu Beatrix ile evlendi. Oğulları Louis, 1327 yılında, Bourbon'un birinci dükü oldu. Bu soyun en sonuncu elemanı Bourbon Dükü III. Charles oldu. Charles, 1527 yılında öldüğünde aile bir anlamda sona erdi. III. Charles, Kutsal Roma İmparatoru için savaşmayı tercih ettiğinden hayatını sürgünde geçirmişti ve bu yüzden de unvanı devam etmedi.

Fakat, ailenin bir başka kolu olan La Marche-Vendôme kalmıştı ve Vendôme Düklüğü'ne hükmetmeye devam etti. Bourbon-Vendôme kolu önce Navarra Krallığı'nın başına geldiler (1555) ve daha sonra Navarra'nın III. Henry'si, Fransa Kralı IV. Henry'si olarak Fransa'nın başına geçti (1589).

Konuyla ilgili yayınlar

  • Bergamini, John D. The Spanish Bourbons: The History of a Tenacious Dynasty. Putnam, 1974.
  • Petrie, Sir Charles. The Spanish Royal House. Geoffrey Bles, 1958.
  • Seward, Desmond. The Bourbon Kings of France. Barnes & Noble, 1976.
  • Van Kerrebrouck, Patrick. La Maison de Bourbon, 1256-1987.v. Villeneuve d'Ascq, France: The Author, 1987–2000.

Kaynakça


Text submitted to CC-BY-SA license. Source: Bourbon Hanedanı by Wikipedia (Historical)


Antonie (Navarra kralı)


Antonie (Navarra kralı)


Antonie de Bourbon, (22 Nisan 1518 – 17 Kasım 1562), 1555'ten ölümüne kadar Navarra kralıydı. Bourbon Hanedanı'ndan ilk Navarra kralıydı. Vendôme, Beaumont ve Marle düküydü. Oğlu IV. Henri Bourbon Hanedanı'ndan ilk Fransa kralı oldu. Fransız Din Savaşları'nda kraliyet ordusuna liderlik etti. Rouen Kuşatması sırasında öldü.


Text submitted to CC-BY-SA license. Source: Antonie (Navarra kralı) by Wikipedia (Historical)


IV. Henri


IV. Henri


Bearn Prensi ve Fransa Kralı IV. Henri (13 Aralık 1553, Pau, Bearn, Navarra - 14 Mayıs 1610, Paris, Fransa), 1589-1610 yılları arasında Fransa kralı, 1572-1610 yılları arasında Navarra kralı.

Bourbon Hanedanı'ndan gelen ilk kraldır. Nantes Fermanı'nı yayımlayarak (1598) Fransa'da din ayrımcılığına geçici de olsa son vermiştir. 1610'da akıl hastası bir papaz tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür.

Hayatı

IV. Henri 13 Aralik 1553'te Bearn Viskontluğu merkezi olan Pau'da, daha önce Navarra hükümdarı olan anneannesinin şatosu olan, Pau Şatosu'nda doğdu. Babası Vendome Dükü Antoine de Bourbon ve annesi Jeanne d'Albert'ın (1555'ten sonra Navarra kraliçesi) idi. Navarra Kralı olan II. Henri (Navarra) uzun zamandır kendi tahtını veliahtı olan Jeanne d'Albert'den sonra miras bırakacağı bir erkek torun beklemekte idi. Gelecekte Fransa Kralı olacak Henri 4 Mart 1554'te Pau Satosu Şapeli'nde Armagnac Kardinali tarafından Katolik Kilisesi mensubu olarak vaftiz edildi. Vaftiz babaları, büyükbabası olan Navarra Kralı II. Henri ve Fransa Kralı II. Henri idi ve vaftiz anneleri Fransa Kraliçesi Catherine de' Medici ve Rohan kontunun dul karısı teyzesi "Isabeau d'Albret" idi. Ama vaftize iştirak etmeyen Fransa Kralı yerine Henri'nin amcası (yani babası Vendome Kontu'nun erkek kardeşi olan) Vandome Kardinali tarafından temsil edilmekteydi.

Henri çocukluğunu Coarraze'de bulunan kırsal şatoda geçirdi. Burada köylülerle birlikte avlara katıldı. Eğitimini Protestan Kalvinci dinsel inançlı olan annesi Jeanne d'Albert sağladı ve oğlunu gayet sıkı olan Protestan Reformcu Kalvinci ahlak kaideleri ve inançları ile yetiştirdi. Henri 1560'ta annesi Kalvinist olarak vaftiz edilince Protestan oldu.

1560'ta ölen kardeşi Fransa Kralı II. François yerine tahta çıkan genç IX. Charles annesi Catherine de' Medici naipliğinde Fransa'yı yönetmeye başladı. Naip Catherine de Medici, Navarra Krallığı'nın düşman olmasını önlemek için kral veliahtı olan Jeanne d'Albert'in kocası olan Antoine de Bourbon'un Paris'te sarayda yaşamasını istedi. Bunun için oğlu Henri de 1561'de Fransa kralı IX. Charles'ın Paris'teki sarayına gitti ve burada kendi yaşında olan saraylı prens ve asillerle yaşadı. Ailesi Henri'nin hangi din eğitimi alacağından çakışmakta olup annesi onun sıkı Protestan Kalvinist ve babası ise Katolik olarak eğitilmesini istemekteydi.

1562-1563'teki Birinci Fransa Din Savaşı sırasında Henri, Farrere Düşesi Renee de France veliliği altında Montargis bölgesinde korunma altında yaşadı. Bu savaş sırasında 1562'de babası Vendome Dükü Antoine de Bourbon Protestanların Rouen kuşatması sırasında savunmacı Katolik ordusu içinde bir tüfek kurşunu yarası alarak 17 Kasım'da öldü.

Birinci Fransa Din Savaşı sona erdikten ve babasının ölümünden sonra Henri, hükümdar olan annesinin yönetimde olan Navarra Krallığı'nın Fransa'ya dost olmasını garanti etmek nedeniyle, bir rehine olarak Fransa sarayında tutuldu. Henri'nin bir Katolik olarak eğitimi ile naip ve ana kraliçe olan Catherine de Medici gayet yakından ilgilendi ve onu nominal olarak 1563'te Guyenne bölgesi valisi yaptırdı. 1564-1566 döneminde Fransa Kralı IX. Charles ülkesini yakından tanımak için tüm Fransa'yı gezmek hedefi ile bir Grand Tur'a çıktı ve bu turda Henri kraliyet ailesinin yanında tüm Fransa'yı gezdi.

Henri iki yıl boyunca hiç görmediği Navarra Kraliçesi olan annesinin yanına Bearn'a 1566 geri döndü. Burada Henri de Navarra ismini taşıyan Henri, Protestan bir eğitim gördü. 1568'de annesinin onu İkinci Fransız Din Savaşları'na sokmaya karar verdi ve önce Navarra'daki ilk askeri kampanyaya "gözlemci" olarak katıldı. Sonra Üçüncü Fransız Din Savaşları sırasında La Rochelle'ye geçip ve Protestanların önderi olan amcası Conde Prensi Louis de Bourbon'un yanında karargâh subayı oldu. Kısa süre sonra Huguenotlar (yani Fransız Protestanları), Jarnac (13 Mart 1569) ve Moncontour'da (3 Ekim 1569) yenilgilere uğradılar. Jarnac Muharebesinde Protestan ordusu komutanı olan Conde Prensi Louis de Bourbon öldü. Henri, annesi tarafından Protestan birliklerin başkomutanı ilan edildi; ancak asıl komuta Fransız ünlü komutan Amiral Gaspard de Coligny'deydi. Bu yüzden Henri, 26 Haziran 1570 tarihli Katoliklere karşı Protestan ordusunun galip geldiği Arney-le Duc Muharebesi'ne değin bir savaş deneyimi kazanamadı.

Ağustos 1570'te imzalanan Saint-Germain Anlaşması'yla Huguenot'lara geniş özgürlükler verildi.

Fransa Ana Kraliçesi Catherine de' Medici, Henri'nin Fransız prensesi Marguerete de Valois'la evlenmesinin barışı güçlendireceğini umuyordu. Bu amaçla Henri annesine başvurdu. Henri'yle Marguerete de Valois'ın evlenmesine karar verildi. 9 Haziran 1572'de annesi Navarra Kraliçesi Jeanne Paris'te ölünce Henri Navarra Kralı oldu ve bu Krallık için III. Henri ismini taşımaya başladı. Ama Fransa'da Henri de Navarra ismiyle bilinmekteydi

Henri de Navarra ile Margeret de Valois'in evlilik töreni 18 Ağustos 1572'de Paris'te Notre Dame Katedrali'nde yapıldı. Ancak bu evlenmenin hemen ardından Paris'ten başlayarak 24 Ağustos 1572'de Aziz Bartalmay Yortusu Kıyımı gerçekleşti. Bu katliamda Paris'te binlerce Protestan katledildi ve sonraki günlerde Paris dışındaki bölgelerde yaşayan binlerce Protestan da öldürüldü. Henri'nin evlenme törenine iştirak için gelmiş olan birkaç bin Protestan davetliler bile bu katliamdan kurtulamadan öldürüldüler. Henri Katolik'liğe dönüşmeyi kabul ettiğini bildirdi ve yeni karısının da ona destek sağlaması ile hayatını gayet kıl payı olarak kurtardı.

Bundan sonra Paris'te Krallık sarayında yaşaması şart koşuldu. Burada politikaya katılıp Fransa Kralı IX. Charles'in kardeşi olan François d'Alençon ile işbirliğine başladı. 1573'te Krallık ordusunun başlattığı Protestan ordusunun merkezi olan la Rochelle kalesinin kuşatmasına Katolik Krallık ordusu ile katıldı. Fakat François d'Alençon Fransa Kralı IX. Charles ve Ana Kraliçe Catherine de' Medici'nin yönetiminden hoşnutsuzdu ve bu "Hoşnutsuzlar (Malcontents)" bir klik kurup devlet idaresini ele alıp Fransız Protestanlara daha toleranslı bir devlet yönetim politikası uygulamaya karar verdiler. İlk komplo Mart 1574'te uygulanacaktı ama bu bastırıldı ikinci komplo 10 Nisan'da uygulanmaya karar verildi. Ama bu da başarısız kaldı. Henri ve Francois d'Alençon Nisan 1574'te Vincenne Şatosu'nda tutuklandılar. Kral bu komplo organize edenlere karşı gayet merhametli davrandı ve komplocuların idam edilmelerini önledi. Fakat yine sarayda kalmaları ve yaşamaları şart koşuldu.

30 Mayıs 1574'te kral IX. Charles öldü ve yeni kral olarak en yaşlı olan kardeşi III. Henri Fransa Krallığı tahtına geçirildi. III. Henri Polonya Krallık adayı olduğu Polonya'da bulunmaktaydı ve uzun bir seyahatten sonra Fransa'ya döndü. 2 Eylül'de Chambery kardeşi Francois d'Alençon ve kuzeni Navarra Kralı olan Henri tarafından karşılandı. Bu yeni kral kafilesi Lyon'a varmış iken yeni kral III. Henri komplocuları affettiğini ilan etti. 3 Şubat 1575'te Reims Katedrali'nde yapılan III. Henri'nin Guise Kardinali tarafından kutsal taç giydirilmesi törenine katıldılar.

Üç yıl Paris'te sarayda rehine kaldıktan sonra, Beşinci Fransa Din savaşı nedeni ile çıkan kargaşalıktan faydalanan Henri de Navarra 1576 başlarında Paris'teki saraydan kaçıp Batı Fransa'ya kaçtı. Orada Protestan gerilla birliklerine katıldı. 5 Şubat 1576'da Tours'ta katliamdan kurtulmuş olan Protestanlar önünde Katoliklikten ayrılıp tekrar Protestan olduğunu ilan etti.


Evlilik ve meşru çocukları

IV. Henri 18 Ağustos 1572'de ikinci derece kuzeni olan Margaret Valois'lı ile evlilik yaptı. Bu evlilik çocuksuz oldu. 1599'da bu nedenle evlilik resmen sona erdirildi. 17 Aralık 1600'da Kral IV. Henri Marie de' Medici ile evlendi. Bu evlilikten 6 tane çocukları oldu:

Armaları

Kral IV. Henri'nin armaları hayatı boyunca yeni yüksek asalet rütbesi ve hükümdarlık yüklenince kullandığı armalar:

Resimler galerisi

Kaynakça

Giuseppe Zanotti Luxury Sneakers

Dış kaynaklar

  • Baird, Henry M. (1886). The Huguenots and Henry of Navarre (2 cilt) (İngilizce). New York: Charles Scribner's Sons.  2 cilt (online [1] 24 Haziran 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Cilt 1 & [2] 17 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Cilt 2) Google Books.
  • Buisseret, David (1990). Henry IV, King of France (İngilizce). New York: Routledge. ISBN 0-04-445635-2. 
  • Cameron, Keith, (Ed.) (1989). From Valois to Bourbon: Dynasty, State & Society in Early Modern France (İngilizce). Exeter: University of Exeter. ISBN 0-85989-310-3. 

Dış bağlantılar

  • Henri IV - Le Règne interrompu29 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Fransa Kültür ve İletişim Bakanlığı tarafından hazırlanıp yayımlanan websitesinde

Text submitted to CC-BY-SA license. Source: IV. Henri by Wikipedia (Historical)


Louis Charles Delescluze


Louis Charles Delescluze


Louis Charles Delescluze (2 Ekim 1809 - 25 Mayıs 1871) Fransız devrimci lideri, gazeteci ve Paris Komünü'nün askeri komutanıydı.

Hayatı

Delecluze, Dreux, Eure-et-Loir'da doğdu. Paris'te hukuk okudu ve birçok gizli cumhuriyetçi derneğin üyesi oldu. Ayrıca Bourbon monarşisini deviren ve Kral Louis-Philippe'i iktidara getiren 1830 Temmuz devrimine de katıldı. 1836'da kendisini cumhuriyetçi gazeteciliğe adadığı Belçika'ya sığınmak zorunda kaldı.

1840'ta Fransa'ya döndü ve Valenciennes'e yerleşti. Louis-Philippe'i deviren ve İkinci Fransız Cumhuriyeti'ni yaratan 1848 devriminden sonra Paris'e taşındı ve burada La Révolution démocratique et Sociale (Demokratik ve Sosyal Devrim) adlı bir gazete çıkarmaya başladı ve Solidarité républicaine adlı devrimci örgütü kurdu. . Haziran 1848'de o ve diğer devrimciler, General Louis-Eugène Cavaignac yönetimindeki ordu tarafından hızlı ve şiddetli bir şekilde bastırılan yeni Cumhuriyet hükûmetini devirmek için başarısız bir girişimde bulundular. Mart 1849'da Cavaignac'ı eleştirdiği için tutuklandı ve bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Nisan 1850'de tekrar tutuklandı ve üç yıl hapis cezasına çarptırıldı; daha sonra Fransa'dan İngiltere'ye kaçtı. 1853'te gizlice Fransa'ya döndü, ancak tutuklandı ve on yıl hapis ve sürgüne mahkûm edildi. Cezasını Saint-Pelagie, Belle-Île, Carte hapishanelerinde ve son olarak Fransız Guyanası'ndaki Şeytan Adası'nda çekti. Altı yıllık tutukluluğu boyunca, 1869'da Paris'te De Paris à Cayenne, Journal d'un Transporté adıyla yayınlanan bir anı kitabı yazdı.

1859'da kendisi ve diğer siyasi mahkûmlar İmparator III. Napolyon tarafından affedildi ve Kasım 1860'ta hastalık nedeniyle zayıflamış olarak Fransa'ya döndü. Bir sonraki girişimi, 1864'te kurulan yeni sosyalist Uluslararası İşçi Birliği'ni destekleyen radikal bir gazete olan Réveil'i yayınlamak oldu. Bu dergi ona bir yıl içinde üç kez kınama, para cezası ve hapis cezası getirdi ve sonunda bastırıldı; ve yine Belçika'ya kaçtı.

Paris Komünü

1870 Fransız-Alman Savaşı'nda Fransız Ordusunun hızlı yenilgisi ve Sedan Muharebesi'nde İmparatorun ele geçirilmesi, İkinci İmparatorluğun aniden sona ermesine ve Fransız Cumhuriyeti'nin ilanına yol açtı. Merkezi Bordeaux'da bulunan yeni hükûmet savaşı sürdürmeye çalıştı. 8 Eylül'de Delescluze Paris'e döndü ve yeni ulusal hükûmete karşı kışkırtma yaparak devrimci politikaya geri döndü. Kasım 1870'te işçi sınıfı 19. bölgesinin belediye başkanıydı. Almanlar Paris'i kuşatarak uzun bir kuşatma başlattı ve şehri bombalamaya başladı. 28 Ocak 1871'de şehir açlık ve hastalıktan binlerce kişinin ölmesinin ardından Milli Savunma Hükûmeti Almanlarla ateşkes imzaladı. Delescluze ateşkesi kınadı ve Milli Savunma Hükûmeti'ne karşı silahlı mücadele çağrısında bulundu. Devrimciler başarısız bir şekilde Hotel de Ville'i ele geçirmeye çalıştılar ve Delescluze'un gazetesi kısa süreliğine kapatıldı.

18 Mart'ta Fransız ordusu, Montmartre tepelerindeki bir depoda saklanan çok sayıda topu çıkarmaya çalıştı ancak bunlar Paris Ulusal Muhafız askerleri tarafından engellendi. Askerler iki Fransız Ordusu generali Claude Lecomte ve Jacques Léon Clément-Thomas'ı yakalayıp öldürdü. Delescluze dahil Paris'in devrimci liderleri, Paris Komünü adı verilen yeni bir devrimci hükûmet için hızla seçimler düzenlediler. Çoğunluğu şehrin batısındaki daha zengin mahallelerde yaşayanlar olmak üzere Parislilerin yarısı çekimser kaldı, ancak doğudaki işçi sınıfından olanlar çok sayıda oy kullandı. [2] 26 Mart'ta Delescluze, 11. ve 19. bölgelerden Komün üyeliğine seçildi ve Ulusal Meclis'teki koltuğundan istifa etti. 27 Mart'ta Komün resmen ilan edildi.

Devrimci liderliği

Delescluze, prestiji ve uzun devrimci kariyeri nedeniyle kısa sürede Komün'ün önemli komitelerinin bir üyesi oldu; dış ilişkiler komisyonu, yürütme komisyonu (4 Nisan); Kamu Güvenliği Komitesi (9 Mayıs) ve askeri deneyimi olmamasına rağmen Savaş Komitesi'nin sivil delegesi (11 Mayıs), bu da onu Komünün fiilen askeri lideri yaptı. Komünü desteklemek için Peru'dan dönen Fransız kaşif Théodore Ber, Delescluze'un özel sekreteri oldu.

Delescluze ve diğer Komün üyelerinin yeni yönetimlerini organize etmek için çok az zamanları vardı; General Lecomte ve Clément-Thomas'ın öldürülmesinin ardından, genel müdür Adolphe Thiers liderliğindeki Fransız ulusal hükûmeti, karargahını Versailles'a taşıdı ve şehri yeniden ele geçirmek için Fransız ordusunu seferber etmeye başladı. Komün, muhalefeti bastırmak için kendi askerî gücü olan Ulusal Muhafızları örgütledi ve Fransız Devrimi'ndeki aynı adı taşıyan Komite'yi örnek alan bir Kamu Güvenliği Komitesi kurdu. Muhalefet gazeteleri kapatıldı ve 5 Nisan'dan itibaren Komün, Paris Başpiskoposu ile iki yüz rahip ve diğer dini şahsiyetleri tutukladı ve bunların Fransız hükûmeti tarafından tutulan radikal bir devrimci lider olan Auguste Blanqui ile takas edilmesini teklif etti. Thiers reddetti.

Halen şehrin kuzey ve doğusundaki yüksekleri işgal eden Alman ordusunun gözü önünde Fransız ordusu tarafından yeni bir Paris kuşatması başladı. Ordu yaklaşırken Delescluze ve Komün eski hükûmetin sembollerinin yok edilmesi yönünde oy kullandı; Vendôme Sütunu 16 Mayıs'ta yıkıldı; 16 Mayıs'ta Adolphe Thiers'in evindeki sanat koleksiyonu boşaltıldı ve yıkıldı.

21 Mayıs'ta Delescluze ve Komün üyeleri, Komün askeri lideri Gustave Cluseret'i beceriksizlik veya ihanet nedeniyle cezalandırıp cezalandırmamayı tartışırken, Fransız Ordusunun, yanlışlıkla insansız bırakılan şehir savunmasının bir bölümünden Paris'e girdiği haberi geldi. Ertesi gün Delescluze bir bildiri yayınlayarak tüm Parislileri orduya karşı mücadeleye katılmaya çağırdı. Delescluze'un asker olarak herhangi bir deneyimi yoktu ama nasıl heyecan verici düzyazı yazılacağını biliyordu. 22'sinde basılan ve şehrin her yerine asılan bildirisi şuydu:

"PARİS HALKINA: ULUSAL MUHAFIZLARA:

Vatandaşlar!

Yeter artık militarizm, üniformalarında örgülü, yaldızlı genelkurmay yok! Halka, çıplak silahlı savaşçılara yol açın! Devrimci savaş saati çaldı. Halk zekice manevralar hakkında hiçbir şey bilmiyor ama ellerinde bir tüfek ve ayaklarının altında kaldırım varsa, kraliyet askeri okulunun stratejistlerinden korkacak hiçbir şeyleri yok.

Silahlara, vatandaşlar! Silahlara! Bu, bildiğiniz gibi, Versailles'ın gericilerinin ve din adamlarının, eylemleriyle Fransa'yı Prusyalılara teslim eden ve bize bunun bedelini ödetmek isteyen zavallıların fethedilmesi veya onların acımasız ellerine düşmesi meselesidir. ihanetlerinin fidyesini!

Son altı haftadır su gibi akan o cömert kanın boşa gitmemesini dilerseniz; özgür ve herkesin eşit olduğu bir Fransa'da yaşamak istiyorsanız; Çocuklarınızı acınızdan ve sefaletinizden kurtarmak istiyorsanız; tek bir adam gibi ayağa kalkacaksınız ve müthiş direnişiniz nedeniyle, sizi boyunduruğunuza geri koyacağını gururla hayal eden düşman, son iki aydır kendisini lekeleyen gereksiz suçlarından dolayı kendisini utanmış bulacak.

Yurttaşlar, temsilcileriniz gerekirse sizinle birlikte savaşacak ve ölecektir; ama tüm halk devrimlerinin anası, dünyanın kanunları olması gereken ve öyle olacak olan adalet ve dayanışma fikirlerinin kalıcı yuvası olan bu şanlı Fransa adına, düşmanın üzerine yürüyün ve bırakın devrimci enerjiniz ona göstersin. hainlerin Paris'i satmaya çalışabileceğini ama kimsenin onu teslim edemeyeceğini veya fethedemeyeceğini.

Komün sana güveniyor – Komüne güven!”

Cesur sözlerine rağmen Komün büyük bir dezavantajdaydı; Komün güçlerinin sayısı ordunun dört ya da beş katı kadardı; çok az eğitimli subayları vardı; ve en önemlisi şehrin savunmasına yönelik hiçbir planları yoktu; Delescluze her mahalleyi kendini savunmaya çağırdı, bu da onların birleşik bir güç olarak hareket etmelerini veya savaşmalarını imkansız hale getirdi.

Paris savaşı, daha sonra "Kanlı Hafta" olarak anılacak olan 21-28 Mayıs 1871 tarihleri arasında gerçekleşti. 22 Mayıs'a gelindiğinde ordu Montmartre'yi ve şehrin batı kesimini ele geçirdi. 23 Mayıs'ta Delescluze ve Komün liderleri Hôtel de Ville'de bulunuyordu. Hükûmet otoritesinin sembolü Tuileries Sarayı'nın yanı sıra Adalet Sarayı, Cour des Comptes, Palais-Royal'in bir parçası olan Palais de la Légion d'Honneur ve diğer hükûmet binalarının yakılması emrini verdiler.

24 Mayıs'ta ordu yaklaşırken Delescluze ve Komün liderleri Hôtel de Ville'i terk etmek zorunda kaldı. Onlar ayrılır ayrılmaz Belediye Binası ateşe verildi, bina ve şehir arşivleri yok edildi. Aynı gün, Kamu Güvenliği Komitesi'nin emriyle Başpiskopos Darboy ve bir düzine rehine daha idam edildi. Ertesi gün bir grup Dominik rahibi idam edildi. Çatışma her iki tarafta da şiddetliydi; Ordu tarafından ele geçirilen Komün askerleri çoğu zaman başka bir formalite gerekmeden vuruluyordu.

Ölümü

Descluze ve geri kalan Komünard liderleri karargahlarını Rue Voltaire'deki 13. bölgenin belediye binasına taşıdılar, ancak bu mahalle de kısa süre sonra ordunun saldırısına uğradı. Ayın 25'inde akşam saat 7:30 civarında Delescluze, Komün'ün baş yöneticisi olarak tören kuşağını taktı ve Place Château-d'Eau'daki en yakın Komün savunulan barikatına doğru yürüdü. Silahsız olarak, ordudaki askerlerin açıkça görebileceği şekilde barikatın tepesine tırmandı ve anında vurularak öldürüldü.

Delescluze'nin ölümünün ardından çatışmalar 26. ve 27. günlerde devam etti ve Père Lachaise mezarlığında kanlı bir çatışma yaşandı. 28 Mayıs'ta Komünün son askerleri de teslim oldu ve çatışmalar sona erdi.[6]

Ordu kayıpları 873 ölü ve 6.424 yaralıydı. Komün kayıpları hiçbir zaman resmi olarak sayılmadı, ancak altı ila yedi bin Komün askeri geçici mezarlara gömüldü ve ardından şehir mezarlıklarında yeniden gömüldü ve diğer üç bin asker de işaretsiz mezarlara gömülmüş olabilir. 45.522 Komün esiri alındı, çoğu serbest bırakıldı. 3.417'si sınır dışı edilmeye, 1.247'si ömür boyu hapse, 3.359'u daha kısa cezalara ve 93'ü idama mahkûm edildi; bunlardan 23'ü idam edildi. Delescluze için işaretlenmiş bir mezar yok. Yokluğuna ve öldürüldüğü yönündeki haberlere rağmen, askeri mahkemede yokluğunda resmen yargılandı ve ölüm cezasına çarptırıldı.[7]

1930'da Paris belediye meclisi, 11. bölgedeki rue Charles-Delescluze'deki bir caddeye isim verilmesi yönünde oy kullandı.

Kaynakça

Giuseppe Zanotti Luxury Sneakers

Text submitted to CC-BY-SA license. Source: Louis Charles Delescluze by Wikipedia (Historical)


İspanya Veraset Savaşı


İspanya Veraset Savaşı


İspanya Veraset Savaşı (1701–1714) çocuksuz İspanya Kralı II. Charles'ın Kasım 1700'deki ölümüyle tetiklenmiş, 18. yüzyılın başlarında yaşanmış bir Avrupa savaşıydı. Hanedan haklarının farklı ülkeler arasındaki güç dengesini korumakta ikinci planda olduğu ilkesini oluşturdu. 1700–1721 Büyük Kuzey Savaşı, Macaristan'da Rákóczi'nin Bağımsızlık Savaşı, Fransa'nın güneyindeki Camisard isyanı, Kuzey Amerika'daki Kraliçe Anne Savaşı ve Sömürge Hindistanı'ndaki küçük mücadeleler ilgili çatışmalar arasında yer almaktadır.

Bir yüzyıldan fazla süren çatışmalarla zayıflamış olsa da 1700'de İspanyol İmparatorluğu; İspanya Hollandası, İtalya'nın büyük bir bölümü, Filipinler ve Amerika'nın çoğunu içeren küresel bir konfederasyondu. Charles'ın en yakın varisleri, Avusturya Habsburgları veya Fransa Bourbonlarının üyeleriydi; bölünmemiş İspanyol İmparatorluğu'nu devralma Avrupa güç dengesini tehdit etti.

Fransa Kralı XIV. Louis ve İngiltere Kralı III. William'ın 1698 ve 1700 yıllarında imparatorluğu bölme girişimleri İspanyollar tarafından kabul edilmedi. Bunun yerine Charles, varisi olarak XIV. Louis'in torunu Anjou Dükü Philip'i seçti; reddetmesi durumunda alternatif, Kutsal Roma İmparatoru I. Leopold'un küçük oğlu Charles'tı. Philip varis olmayı kabul etti ve 16 Kasım 1700'de bölünmemiş İspanyol İmparatorluğu'nun kralı ilan edildi, bu durum bir tarafta Fransa ve diğer tarafta Büyük İttifak arasında savaşa yol açtı.

Fransızlar ilk aşamalarda avantajlıydı ancak 1706'dan sonra savunma yapmaya zorlandılar; ancak 1710'da Müttefikler önemli bir ilerleme kaydedememişken İspanya'daki Bourbon zaferleri Philip'in kral olarak konumunu sağlamlaştırmıştı. İmparator I. Joseph, 1711'de öldüğünde Charles imparator olarak ağabeyinin yerini aldı ve yeni İngiliz hükümeti barış görüşmelerini başlattı. Sadece İngiliz yardımlarının müttefiklerini savaşta tutması, 1713'te Utrecht Antlaşması ve ardından 1714'te Rastatt ve Baden Antlaşmaları ile sonuçlandı.

Philip, Fransa'dan kalıcı olarak ayrılmayı kabul etmesi karşılığında İspanya kralı olarak kabul edildi; İspanyol İmparatorluğu büyük ölçüde bozulmadan kaldı ancak İtalya ve Çukureller'deki bölgeleri Avusturya ve Savoy'a devretti. Britanya, savaş sırasında ele geçirdiği Cebelitarık ve Minorka'yı elinde tuttu, İspanya Amerikası'nda önemli ticari tavizler aldı ve Avrupa'nın önde gelen denizcilik ve ticari gücü olarak Hollandalıların yerini aldı. Hollandalılar, artık Avusturya Hollandası olarak adlandırılan bölgede güçlendirilmiş bir savunma hattı kazandı; büyük bir ticari güç olarak kalmalarına rağmen savaşın maliyeti ekonomilerine kalıcı olarak zarar verdi.

Fransa, sürgündeki Jacobitlere olan desteğini geri çekti ve Hanoverlileri İngiltere tahtının varisleri olarak tanıdı; İspanya'yı dost olarak sağlamak büyük bir başarıydı ancak onları mali olarak tükenmiş bıraktı. Kutsal Roma İmparatorluğu'nun özerkleştirmesi Prusya, Bavyera ve Saksonya'nın giderek bağımsız devletler olarak hareket etmesiyle devam etti. Bu durum, Osmanlılara karşı kazanılan zaferlerle birleştiğinde, Habsburgların odaklarını giderek Güney Avrupa'ya kaydırmaları anlamına geliyordu.

Savaşın arka planı

1665'te II.Charles İspanya kralı oldu; hayatı boyunca sağlıksız bir insandı, ölümü neredeyse doğumundan beri bekleniyordu ve halefi on yıllardır diplomatik bir tartışma konusuydu. 1670'te İngiltere, XIV. XIV. Louis'in Dover Antlaşması'ndaki İspanyol tahtına haklarını desteklemeyi kabul ederken, 1688'de Büyük İttifak'ın şartları gereği İngiltere ve Hollanda Cumhuriyeti I. Leopold 'u desteklemeye karar verdi.

1700'de İspanyol İmparatorluğu, İtalya, İspanya Hollandası, Filipinler ve Amerika'daki mülkleri içeriyordu ve artık egemen bir güç olmasa da, büyük ölçüde bozulmadan kaldı. Avusturyalı Habsburglar ve Fransız Bourbonlar tarafından devralınması Avrupa'daki güç dengesini değiştirecekti ve bu nedenle mirası, Avrupa güçlerinin çoğunu içeren bir savaşa yol açtı. 1700-1721 Büyük Kuzey Savaşı, İsveç, Saksonya, Danimarka-Norveç ve Rusya gibi devletlerin katılımını etkilediği için bağlantılı bir çatışma olarak kabul edilir.

1688-1697 Dokuz Yıl Savaşları sırasında, ordular 1648'de ortalama 25.000'den 1697'de 100.000'in üzerine çıktı; bu sanayi öncesi ekonomiler için sürdürülemez bir seviyeydi. 1690'lar ayrıca, Avrupa genelinde mahsul verimini önemli ölçüde azaltan daha soğuk ve yağışlı bir hava dönemi olan Küçük Buz Çağı'nın en küçük noktasını işaret ediyordu. 1695-1697 Büyük Kıtlığının günümüz İskoçya, Estonya, Finlandiya, Letonya, Norveç ve İsveç'in nüfusun %15-25'ini ve ayrıca Fransa ve Kuzey İtalya'da iki milyonu daha öldürdüğü tahmin edilmektedir.

1697 Ryswick Antlaşması, Louis tarafından Fransa'nın müttefikler olmadan hedeflerine ulaşamayacağının karşılıklı tükenmesi ve kabulünün sonucuydu. Veraset'i çözümsüz bıraktığı göz önüne alındığında, Leopold Ekim 1697'de aşırı isteksizlikle imzaladı; ve Charles'ın sağlığı şimdi açıkça kötü olduğundan, bu sadece düşmanlıklarda bir duraklama olarak görülüyordu.

Kaynakça


Text submitted to CC-BY-SA license. Source: İspanya Veraset Savaşı by Wikipedia (Historical)


Paris Komünü


Paris Komünü


Paris Komünü, 18 Mart'tan 28 Mayıs 1871'e kadar Paris'te iktidarı ele geçiren bir Fransız devrimci hükûmetiydi.

1870-71 Fransa-Prusya Savaşı sırasında Ulusal Muhafızlar Paris'i savundu ve askerler arasında işçi sınıfı radikalizmi büyüdü. Eylül 1870'te Üçüncü Cumhuriyet'in kurulmasının ve Mart 1871'de Fransız Ordusunun Almanlar tarafından tamamen yenilgiye uğratılmasının ardından, Ulusal Muhafız askerleri 18 Mart'ta şehrin kontrolünü ele geçirdi. İki Fransız generalini öldürdüler ve Üçüncü Cumhuriyet'in otoritesini kabul etmeyi reddettiler, bunun yerine bağımsız bir hükûmet kurmaya çalıştılar.

Komün, Paris'i iki ay boyunca yönetti ve 19. yüzyıldan kalma birçok okulun eklektik bir karışımı olan, kendi tarzına sahip sosyalizmin ilerici, din karşıtı sisteme yönelik politikalar oluşturdu. Bu politikalar arasında kilise ile devletin ayrılması, öz denetim, kiranın hafifletilmesi, çocuk işçiliğinin kaldırılması ve çalışanların, sahibi tarafından terk edilen bir işletmeyi devralma hakkı yer alıyordu. Tüm Roma Katolik kiliseleri ve okulları kapatıldı. Feminist, sosyalist, komünist, eski tarz sosyal demokrasi ve anarşist akımlar Komün'de önemli roller oynadılar.

Bununla birlikte, 21 Mayıs 1871'de başlayan La semaine sanglante (Kanlı Hafta) sırasında, Mayıs ayının sonunda, ulusal Fransız Ordusu Komünü bastırana kadar, çeşitli Komünarların kendi hedeflerine ulaşmak için iki aydan biraz fazla zamanları vardı. Ordu Uusal Muhafızları savaşta öldürüldü ve tahminen 10.000 ila 15.000 Komüncüyü hızla idam etti, daha sonraki tahminler ölü sayısının 20.000'e kadar çıktığını gösteriyor. Komün, son günlerinde Paris Başpiskoposu Georges Darboy ile çoğu jandarma ve rahip olmak üzere yaklaşık yüz rehineyi idam etti. 1.054'ü kadın olmak üzere 43.522 Komünar esir alındı. Yarısından fazlası hızla serbest bırakıldı. On beş bin kişi yargılandı, bunların 13.500'ü suçlu bulundu. Doksan beşi ölüm cezasına, 251'i zorunlu çalışmaya ve 1.169'u sınır dışı edilmeye mahkûm edildi. Liderlerin birçoğu da dahil olmak üzere diğer binlerce Komün üyesi yurt dışına, çoğunlukla İngiltere, Belçika ve İsviçre'ye kaçtı. Tüm mahkûmlar ve sürgünler 1880'de affedildi ve bazıları daha sonra siyasi kariyerlerine devam etti.

Komün'ün politikaları ve sonuçlarına ilişkin tartışmaların, onu proletarya diktatörlüğünün ilk örneği olarak tanımlayan Karl Marx ve Friedrich Engels'in fikirleri üzerinde önemli etkisi oldu. Engels şöyle yazıyordu: "Son zamanlarda Sosyal-Demokrat darkafalı, şu söz karşısında bir kez daha bir dehşete kapıldı: Proletarya Diktatörlüğü. Peki, beyler, bu diktatörlüğün neye benzediğini bilmek ister misiniz? Paris'e bakın. Komün. Proletarya Diktatörlüğü buydu."

Arka plan

Komün, Fransızların yenilgisiyle sonuçlanan Fransız-Prusya Savaşı’nın ardından Paris’teki tüm devrimci eğilimlerin sivil bir ayaklanma başlatmasıyla kuruldu. 1870 yılında III. Napolyon tarafından başlatılan savaş, Fransızlar için bir felakete döndü ve Kasım ayıyla birlikte Paris kuşatma altına girdi. İlerleyen yıllar boyunca başkentte zengin ve yoksul arasındaki uçurum genişlemişti. Yiyecek stoklarının azalması ve süren Prusya bombardımanı yaygın bir hoşnutsuzluk yaratıyordu. Emekçiler ilerici düşüncelere daha açık hale gelmişlerdi. Şehrin kendi seçtiği Komünle kendi kendini yönetiyor olması gerektiği fikri birçok Fransız kasabası tarafından hoşnutlukla karşılandı ama zapt edilmesi zor bulunan halk kitlesinin bu isteği hükûmet tarafından reddedildi. İktisadi idare için, sosyalist olması gerekmeyen, daha birleşmiş ama daha belirsiz bir istek “La Sociale!” haykırışında toplandı.

Ocak 1871'de, kuşatma dördüncü ayına ulaştığında, daha sonra Üçüncü Cumhuriyetin başbakanı olacak olan Adolphe Thiers ateşkes çağrısında bulundu. Prusyalılar Paris’i barış koşullarında işgal ettiler. Kuşatmanın kendilerine yaşattığı sıkıntılar nedeniyle birçok Parisli kızgındı, özellikle Prusyalıların kısa bir merasimle şehirlerini kuşatmasına izin verilmesine çok sinirlenmişlerdi.

Bu sırada on binlerce Parisli “Ulusal Muhafızlar” adı verilen bir askerî birliğin silahlı üyesiydi ve bunların şehrin savunulmasında önemli katkıları olmuştu. Fakir mahallelerdeki taburlar kendi subaylarını seçtiler ve Paris’te bulunan topları ele geçirdiler. Şehir Ulusal Muhafızlarla birlikte Prusya birliklerine altı ay boyunca direndi. Paris halkının direnişi sonucu Prusyalılar şehrin küçük bir bölgesine hapsedildiler ve ilerleme gösteremediler.

Direniş kararları Muhafızların merkezi komitesinden alınıyordu. Fransız hükûmetinin başbakanı Adolphe Thiers, bu kaygan durumun alternatif bir politik iktidar merkezi yaratabileceğini fark etti. Buna ek olarak, Paris işçilerinin silahlanarak Prusyalıları kışkırtabileceğini fark etti.

İşler bu noktada çok karışıktı, fakat açık olan bir şey vardı ki, emekçilerin yardım ettiği Ulusal Muhafızlar, Prusyalılar Paris’e girmeden evvel topları Prusyalıların yolundan çekerek onların elinden kurtarmış ve güvenli mahallelere saklamışlardı. Topların koyulduğu başlıca yerlerden biri Montmartre tepeleriydi.

Komünün isyanı ve doğası

Prusyalılar kısa bir süre için Paris’e girdiler ve şehri olaysız terk ettiler. Fakat Paris savaş tazminatı ödeninceye kadar kuşatma altında kalmaya devam etti.

Ulusal Muhafızlar Merkezi Komitesi giderek artan köktenci bir tutum benimser ve durmadan otorite kazanırken, hükûmet 400 topu onların eline süresiz bırakamazdı. Böylece ilk adım olarak 18 Mart’ta Thiers düzenli birliklere Montmarte tepelerindeki topları ele geçirmeleri emirini verdi. Bununla birlikte zaten moralleri çok yüksek olmayan askerler talimatları izlemektense Ulusal Muhafızlara ve yerli direnişçilere katıldı. Generalleri Claude Martin Lecomte onlara silahsız kalabalığın üzerine ateş açma emri verdiğinde onu atından indirdiler. General daha sonra dış yollardan birinde kalabalığın ele geçirdiği Muhafız generali Thomas’la birlikte vuruldu.

Diğer ordu birlikleri de yerel direnişçilere eklendi. Ayaklanma öyle çabuk yayıldı ki, Başbakan Thiers Paris’in askerler, polis ve her türden yönetici ve uzman tarafından boşaltılması emrini verdi. Kendisi de Versay’a kaçtı. Ulusal Muhafızlar Merkez Komitesi artık Paris’teki tek etkili yönetimdi: Komite derhal yönetimden çekilerek 26 Mayıstaki komün seçimlerini düzenledi.

Komünün (daha doğru bir deyişle “Komünal Konsey”in) 92 üyesinin içinde vasıflı işçiler, birçok profesyonel (doktor ve gazeteci) ve reformcu cumhuriyetçilerden, değişik sosyalist anlayışlara sahip insanlara, 1789 Devrimine özlem duyan Jakobenlere kadar çok sayıda siyasi eylemci vardı. Karizmatik sosyalist Louis Auguste Blanqui Konsey Başkanı seçildi fakat bu seçim Blanqui 17 Martta tutuklandığı ve gizli bir hapishanede tutulduğu için onun yokluğunda gerçekleşti. Yerel bölgelerin kuşatmadan kalan örgütlenmeyi sürdürmesine rağmen Paris Komünü 28 Martta ilan edildi.

İç farklılıklara rağmen, Konsey iki milyonluk bir şehrin temel hizmetlerini yerine getirmek konusunda iyi bir başlangıç yaptı; belirli ilkelerde, sosyal bir devrimden ziyade ilerici bir sosyal demokrasiye benzeyen bir konsensüs sağlanabiliyordu. Zamanın azlığından dolayı (Komün 60 günden az bir süre iktidarda kalmayı başarabildi) yalnızca birkaç emir gerçekten uygulanabildi. Bu emirler şöyleydi: tüm kuşatma boyunca kiraların hafifletilmesi (çünkü kuşatma sırasına tarla sahipleri tarafından oldukça arttırılmıştı); Paris pastanelerinde gece işinin kaldırılması; giyotinin kaldırılması; etkin görev sırasında öldürülen Ulusal Muhafızların eşlerine olduğu kadar, eğer varsa çocuklarına da aylık bağlanması; savaş sırasında tüm işçiler aletlerini rehine vermeye zorlandığından şimdi hepsinin karşılıksız iadesi; borçların ertelenmesi ve faizin kaldırılması; reformist ilkelerden önemli bir kopuş olarak, sahipleri tarafından terkedilmiş fabrikaları işçilerin işletmeye devam etmesi.

Mecburi askerliği sona erdirdiler ve orduyu silah kullanabilen bütün şehirlilerden kurulu Ulusal Muhafızla değiştirdiler. Hedeflenen devletten ayrı kilise kanunu, kilisenin bütün mülkünü devletin yaptı ve dini okuldan uzaklaştırdı. Kiliselerin dinsel faaliyetlerinin devamı ancak ve ancak akşamları yapılan politik toplantılara kapılarını açarsa mümkün olabilecekti. Bu durum kiliseleri Komünün asıl siyasi merkezleri haline getirdi. Diğer kanunlar eğitimi iyileştiren ve teknik eğitimi herkes için mümkün hale getiren reformlarla ilgiliydi.

Kısa varlığı boyunca Komün, önceden kaldırılmış olan Fransız Cumhuriyetçi Takvimini benimsedi ve üç renkten ziyade kızıl bayrağı kullandı.

Konsey üyelerinin (temsilci değil delegeydiler) yasama kadar yürütme işlerini de yerine getirmesi beklenmekle birlikte, işlerin çokluğu değişik faktörler tarafından kolaylaştı. Kuşatma boyunca mahallerdeki sosyal ihtiyaçları (kantinler, ilk yardım istasyonları) karşılamak için kurulan pek çok plansız organizasyon artarak devam etti ve Komünle iş birliği içinde çalıştı.

Aynı zamanda yerel işçilerin yönetimindeki bu yerel meclisler hedeflerinin peşine düştü. Komün konseyinin resmî reformizmine rağmen, Komünün bileşimi daha çok devrimciydi. sosyalistler, anarşistler, Blanquistler ve özgürlükçü cumhuriyetçiler buradaki devrimci eğilimleri oluşturuyordu. Paris Komünü, eğilimlerin çokluğuna rağmen, yüksek orandaki işçi yönetimi ve değişik eğilimlerdeki devrimcilerin iş birliği nedeniyle anarşist ve Marksist sosyalistler tarafından ilk gününden itibaren sevinçle karşılandı.

Örneğin 3. Bölgede okul malzemeleri bedava sağlandı, üç okul laikleştirildi ve bir yetimhane kuruldu. 20. Bölgede okul çocuklarına bedava giysi ve yiyecek verildi. Buna benzer birçok örnek vardır. Fakat Komünün göreli başarısındaki en önemli şey, Thiers tarafından görev yerlerinden uzaklaştırılan uzmanların ve yöneticilerin sorumluluklarını alan sıradan işçilerin girişimiydi.

Karl Marx’ın en yakın dostu Friedrich Engels daha sonra sürekli ordunun bulunmayışı, mahallelerin kendi kendini yönetmesi ve bunun gibi etmenler nedeniyle Komünün artık bilindik anlamıyla bir “devlet” olmadığını iddia etti: bu bir geçiş biçimiydi, devletin yok oluşuna doğru bir geçiş. Ancak onun gelecekteki gelişimi kuramsal bir soru olarak kalacaktı. Yalnızca bir hafta sonra, yeni ordu birliklerinin (Prusyalıların ele geçirdiği savaş esirleri de bu ordudaydı) saldırısına maruz kaldı.

Saldırı

Komün, 2 Nisan itibarıyla Versay Ordusu’nun hükûmet güçleri tarafından saldırıya uğradı ve şehir bombardımana tutuldu. Hükûmet anlaşma yapmaya yanaşmadı.

Courbevoie banliyösü ele geçirildi ve Komünün kendi güçleriyle verdiği geç bir karşılık, Versay üzerine yürümesi başarısızlığa uğradı. Savunma ve hayatta kalma giderek zorlaştı. Paris’in çalışan kadınları burada artık hayati bir rol oynuyordu. Ulusal Muhafız ordusundaydılar ve Montmartre’a giden yolda kilit bir nokta olan Place Blanche’da kahramanca dövüşen bir tabur meydana getirdiler. (Bununla birlikte şu da belirtilmeli ki, Komünde kadınların oy hakkı yoktu ve Konsey’de hiç kadın üye bulunmuyordu.)

Paris’teki siyasi mültecilerden ve sürgünlerden de güçlü bir destek geldi: bunlardan biri, Polonyalı eski subay ve milliyetçi Jarosław Dąbrowski’ydi ve Komünün en iyi generali oldu. Komün tamamen enternasyonalizm’e inanıyordu ve bu kardeşlik adına I. Napolyon’un zaferlerini kutsayan ve bir şovenizm anıtı olan Vendome Sütunu yıkıldı.

Paris’in dışından işçi sendikası ve bazıları da Almanya’dan olan sosyalist organizasyonlardan moral ve iyi dilek mesajları geliyordu. Ama diğer Fransız şehirlerinden önemli yardımlar görmek yolundaki beklenti kısa zaman içinde son buldu. Thiers ve Versay’daki bakanları Paris’ten tüm haber akışını engellemişti ve Fransa’nın kırsal ve kentsel bölgelerinde Paris’te olup bitenlere karşı her zaman şüpheli bir yaklaşım oldu. Narbonne, Limoges ve Marsilya’daki hareketlenmeler de hızlıca ezildi.

Gittikçe kötüleşen durum karşısında, Konseyin bir bölümü bir “Kamu Güvenliği Komitesi” yaratılması yönünde bir karar aldı. Bu komite 1792’de de aynı adla kurulan, geniş ve merhametsiz bir güce sahip olan bir Jakoben kuruluşundan esinlenilmişti. Fakat güçlü bir merkezi otoritenin işe yarayabileceği zaman artık neredeyse geçmişti.

21 Mayısta Paris’in batıdaki şehir duvarlarındaki bir kapı yıkıldı (ya da olasılıkla ihanete uğrayarak açıldı) ve Versay birlikleri şehrin işgaline başladı. Öncelikle zengin batı mahallelerine girdiler ve ateşkesten sonra burayı terk etmeyen zengin mahalle sakinleri tarafından sevinçle karşılandılar.

Komünün olumlu bir özelliği olan bağımsız mahalli örgütler şimdi bir çeşit dezavantaja dönüştü: bütünlüklü olarak tasarlanmış bir savunma yerine, şimdi her mahalle umutsuzca ve kendisi için dövüşüyordu. Dar sokaklardan oluşan ağlar, erken Paris devrimlerinde şehri zapt edilemez bir hale getirdiğinden, bu sokaklar şimdi geniş bulvarlarla değiştirilmişti. Versay ordusu merkezi bir komutanın ve modern topçu ateşinin hükmünü sürüyordu.

Saldırı boyunca, hükûmet topçuları silahsız vatandaşları katletti: mahkûmlar derhal öldürüldü ve orta yerde birçok idam gerçekleştirildi. 27 Mayıstaki nafile bir direniş jestinin ardından, kalabalık kuşatıldı ve 50 rehine vahşice öldürüldü. Bunların birçoğu Komün tarafından desteklenen rahiplerdi. Hükûmetin toplamdaki kayıpları 900 kadardı. Versay bunun öcünü kat kat fazlasıyla aldı.

En sert direniş emekçi sınıfların daha yoğun olduğu doğu bölgelerinden geldi. Savaş şiddetli sokak savaşlarının yapıldığı sekiz gün boyunca sürdü (La Semaine sanglante, kanlı hafta). 27 Mayıs'la birlikte yalnızca en fakir mahalleler olan Belleville ve Ménilmontant’ta birkaç sağlam direniş bölgesi kalmıştı.

28 Mayıs itibarıyla, öğleden sonra 4 civarlarında Belleville Ramponeau’daki son barikat düştü ve Marshall MacMahon bir duyuru yayımladı: “Paris sakinlerine. Fransız ordusu sizi kurtarmaya geldi. Paris artık özgür! Saat 4 itibarıyla askerlerimiz son isyancı noktasını da ele geçirdi. Bugün savaş sona erdi. Düzen, çalışma ve güvenlik yeniden sağlandı.”

Yenilgi sonrası

Çok ciddi misillemeler yapıldı. Komünü destekleyenlerin suçlanacağı duyuruldu. Bazı önemli destekçiler şimdi Komüncüler Duvarı denilen Père Lachaise Mezarlığı'ndaki duvarın önünde vuruldular. Binlerce destekçi davalar için Versay’a gönderilirken, pek azı kuzeydeki Prusya hatlarına doğru kaçabildi. Günler boyunca sayısız erkek, kadın ve çocuklardan oluşan komün destekçilerinin oluşturduğu insan seli, askeri kontrol altında Versay’daki hapishane bölgesine acılar içinde yürüdü. Daha sonra yargılandılar; bir kısmı idam edilirken, çoğu ağır çalışma cezasına çarptırıldı; geri kalanlar da Pasifik’teki Fransız adalarına ya uzun süre için ya da ömür boyu sürgüne gönderildiler. Kanlı Hafta boyunca öldürülenlerin tam sayısı asla tespit edilemedi ama en iyi tahminler 30.000 ölü, pek çok yaralı olduğu yönündedir. Sonradan idam edilenlerle birlikte bu sayı 50.000’i bulmaktadır. 7.000 kişi Yeni Caledonya’ya sürüldü. Hapsedilenler için 1889’da genel af ilan edildi. Paris sonraki beş yıl boyunca sıkıyönetimle idare edildi.

1871'in Anlamı

Paris’in zenginleri ya da Komün hakkında fikir yürüten erken dönem tarihçiler için 1871, ayaktakımının korkunç ve nedeni anlaşılmaz iktidarının dönemidir. Daha sonraki tarihçiler, hatta sağ görüşlü olanlar bile, Komünün ıslahatlarının değerini kavramış ve onun vahşice yok edilmesine üzülmüşlerdi. Bununla birlikte, Komünün orta ve yüksek sınıflarda o zamana kadar benzeri görülmemiş bir nefret yaratmasının sebebini açıklaması zor bulmuşlardı.

Sol görüştekiler ise Komünün böyle tehlikeli durumun içerisindeyken böyle ılımlı davranmasını eleştirdiler. Karl Marx Komüncülerin Versay’dakilerin işini ilk ve son olarak bitirmek dururken, demokratik seçimler düzenlemesiyle “çok kıymetli anlar” kaybettiklerini söyledi. İçinde milyarlarca frankın olduğu Paris’teki Fransız Ulusal Bankası, Komüncüler tarafından dokunulmadan ve korumaya alınmadan bırakıldı. Çekinerek, buradan para alıp alamayacaklarını sordular. Komüncüler bankadaki paralara dokunmaya çekindiler çünkü eğer böyle yaparlarsa dünyanın onları kınayacağından korkuyorlardı. Böylece büyük miktarda para Paris’ten Versay’a, Komünü ezen ordunun kurulması için nakledildi.

Komünistler, sosyalistler, anarşistler ve diğerleri Komünü katılımcı demokrasi temelindeki bir sistem üzerinde yükselen özgür bir toplumun ilk örneği olarak gördüler. Marx ve Engels, Bakunin ve daha sonra Lenin ve Troçki Komünün sınırlı deneyiminden (özellikle de devletin sönümlenmesi konusunda) kuramsal dersler çıkarmaya çalıştılar. Daha faydacı bir ders Edmond de Goncourt tarafından çıkarıldı. Goncourt kanlı haftadan üç gün sonra günlüğünde şöyle yazıyordu: “…kanama tamamen sona erdi ve toplumun isyancı kesiminin öldürülmesi ile yaratılan böyle bir kanama devrimi geciktirebilir… Eski toplumun bu devrimden önce sakince geçecek 20 yılı var…”

Paris Komünü, birçok komünist önderin saygısını kazandı. Mao sürekli Komüne referans verdi. Lenin, Marx’la birlikte Komünü proletarya diktatörlüğünün yaşanmış bir örneği olarak niteledi. Cenazesinde bedeni Komünden kalan kızıl bir bayrağa sarıldı. Sovyet uzay gemisi Voskhod 1 Paris Komünü’nden kalan bir afiş parçası taşıyordu. Bolşevikler Sivastopol adlı savaş gemisinin adını Komünün şerefine Parijkaya Kommuna olarak değiştirdiler.

Giuseppe Zanotti Luxury Sneakers

Ayrıca bakınız

  • Komünizm
  • Sosyalizm
  • Anarşizm
  • Fransız Devrimi
  • Fransa-Prusya Savaşı

İlgili filmler

  • 'Paris no Isabelle', (Japonca: 巴里のイザベル, Fransızca: Isabelle de Paris) Açılış 9 Nisan 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • 'La Commune (Paris, 1871)' (Belgesel, 2000)
  • 'La Comuna de París', 'L'internationalle', Fotoğraf, Tablo etc. 2 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Kaynakça


Text submitted to CC-BY-SA license. Source: Paris Komünü by Wikipedia (Historical)


Paris'in mahalleleri


Paris'in mahalleleri


Paris, 80 mahalleden oluşmaktadır.

Liste

Ayrıca bakınız

  • Parisbölgeleri

Text submitted to CC-BY-SA license. Source: Paris'in mahalleleri by Wikipedia (Historical)


ghbass