![Allende Allende](/modules/owlapps_apps/img/nopic.jpg)
Allende aşağıdaki anlamlara gelir.
Isabel Allende Llona (d. 2 Ağustos 1942, Lima, Peru), Şilili yazardır.
Allende, Şili büyükelçisi Tomás Allende'nin kızı olarak Lima, Peru'da doğdu. Annesi Francisca Llona Barros'tur. Şili'nin 1970'le 1973 yılları arasında cumhurbaşkanı olmuş Salvador Allende'nin de yeğenidir. 1945'te annesiyle babası ayrıldı ve annesi Santiago, Şili'ye üç çocuğuyla yeniden yerleşti. Annesi diplomat olan Ramón Huidobro ile evlendi ve 1953'e kadar orada yaşadılar. Üvey babası Bolivya ve Lübnan'a diplomat olarak atandı. Isabel Allende Bolivya'da Amerikan özel okulunda, Beyrut, Lübnan'da ise İngiliz özel okuluna devam etti. Daha sonra ortaokul eğitimini tamamlamak için tekrar 1958'de Şili'ye döndüler.
Şili'de ilk eşi Miguel Frías'la 1962 yılında evlendi. 11 Eylül 1973'te amcası Şili'nin ilk sosyalist Başkanı Salvador Allende, general Augusto Pinochet önderliğindeki ordu tarafından devrilince ve ölünce/öldürülünce, Allende ailesiyle birlikte önce Karakas Venezuela'ya daha sonra San Francisco ABD'ye sürgüne gitti.
Augusto José Ramón Pinochet Ugarte (25 Kasım 1915 - 10 Aralık 2006), 1973 yılından 1990 yılına kadar Şili'yi dikta rejimi ile yöneten general. 1973'ten 1998'e kadar Şili ordusunun başkomutanı ve 1973'ten 1981'e kadar Şili Cunta Hükûmeti'nin başkanı.
11 Eylül 1973 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) destekli bir askeri darbeyle sosyalist Salvador Allende'nin Unidad Popular hükûmetini devirmiş ve ülkedeki sivil yönetimi kuruluşunun 48. yıldönümüne bir hafta kala sona erdirerek iktidara gelmiştir.
Pinochet dönemi çok sayıda insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir dönem olarak kabul edilmesine karşın Pinochet taraftarlarına göre, Pinochet sayesinde ülkede büyük bir ekonomik kalkınma sağlanmıştır. 10 Aralık 2006'da, ev hapsinde tutulurken 91 yaşında kalp krizi geçirerek ölmüştür.
1915'te Valparaíso'da dünyaya geldi. Baba tarafı 18. yüzyılda Şili'ye göç etmiş Fransız Breton asıllı bir ailedir. Annesi Avelina Ugarte Martínez ise Bask asıllıdır. 1933'te girdiği Santiago'daki askeri akademiyi 1936'da bitirdi. Bir Şili heyetiyle ABD'de kaldıktan sonra 1970'te tümgeneral oldu.
1973'ün Ağustos ayında, darbeden 18 gün önce, bakan olan general Carlos Prats'ın yerine Salvador Allende tarafından Şili silahlı kuvvetler başkomutanlığına getirildi. Bunun üzerine askerî cuntanın başına geçti ve 11 Eylül 1973'te Başkan Allende'yi devirdi. Allende darbe sırasında askerlerin başkanlık sarayına düzenledikleri saldırı sırasında yaşamını kaybetti (Allende'nin ölüm nedeni kesinlik kazanamamıştır).
Yönetimi ele geçiren başında Pinochet'nin bulunduğu dört kişilik cunta bütün siyasi partilerin etkinliği durdurdu. Sosyalist muhalefete karşı acımasız ve kanlı bir kıyıma girişildi; darbenin ilk üç yılı içinde yaklaşık 130 bin kişi tutuklanırken, Pinochet'nin iktidarda kaldığı 17 yıllık dönemde yaklaşık 2.279 kişi siyasi nedenlerle öldürüldü, 1.000'den fazla insan "kayboldu", 30.000 civarında kişi işkence gördü ve sayısı birkaç bini bulan kişi sürgün edildi.
Mart 1974'te anayasayı yürürlükten kaldıran cunta, belirsiz bir süre iktidarda kalacağını açıkladı. Haziran 1974'te cuntanın öteki üyelerini birer danışman konumuna indirerek bütün iktidarı kendi elinde topladı. Aralıkta da devlet başkanlığını üstlendi. Bir geçiş döneminin ardından 1970 öncesindeki statükoya dönüleceğini düşünerek darbeye destek veren ılımlı ve liberal çevrelerin beklentisi boşa çıkarıldı. Bu arada muhalefete yönelttiği sert baskı uygulamaları uluslararası kamuoyunda yoğun tepkilere yol açtı. Allende yönetiminin son savunma bakanı olan Orlando Letelier ise büyük olasılıkla onun emriyle Eylül 1976'da Washington'da öldürüldü.
Pinochet, Allende hükûmetinin ekonomi politikalarına son vererek ekonomik alanda liberal bir çizgi izlemeye başladı. 1975 yılının ortalarından itibaren Pinochet kimi zaman “neo-liberal” kimi zaman “serbest piyasacı” olarak adlandırılan iktisadî reformları uygulamaya koydu. Bu amaçla, “Chicago’lu çocuklar” olarak bilinen ve Chicago Üniversitesi’nde Milton Friedman’ın fikirlerinin etkisi altında yetişmiş iktisatçılara danıştı. Ülke ekonomisini uluslararası rekabete açtı. Serbest girişime ve hür teşebbüse dayalı yeni ekonomik politikaların uygulandığı bu dönemde, çalışanların yanı sıra orta sınıfın ve alt kesimin yaşam düzeyi hızla iyileşmeye yüz tuttu. Kişi başına düşen milli gelir süratle yükseldi. Ağır dış borç yükünden kurtulan Şili, dünya ekonomi tarihi için örnek oluşturacak şekilde enflasyonu sıfıra yaklaştırdı ve işsizlik sorununu çok büyük ölçüde çözdü. Ekonomik ultra-liberalizmin uygulandığı Pinochet dönemi, başka yönleri yanında siyasi liberalizm ve demokrasinin ekonomik liberalizmin doğal bir parçası ve uzantısı olduğu tezinin doğrulanması olarak da dünya literatürüne girdi.
Yeni anayasanın 1980'de, askeri rejimin sıkı denetimi altında düzenlenen halkoylamasında onaylanarak Mart 1981'de yürürlüğe girmesinin ardından da sekiz yıllık bir dönem için devlet başkanlığını üstlendi. Ayrıca ikinci kez seçilebilme hakkını saklı tuttu.
Pinochet yönetimine karşı zamanla güçlenen muhalefet, özellikle 1982-83 yıllarındaki ekonomik gerilemenin ardından açık eylemler düzenlemeye başladı. Demokrasiye daha kısa sürede dönmek istemiyle gerçekleştirilen bir dizi kitle gösterisi Pinochet'nin konumunu sarstı. Pinochet gittikçe genişleyen protesto eylemleri ve 1984'teki gerilla saldırılarının ardından sıkıyönetim ilan etti. Eylül 1986'daki bir suikast girişiminden ise yara almadan kurtuldu. Ocak 1987'de sıkıyönetimi kaldırarak siyasi partilerin kurulmasına izin verdi. Bir dönem daha iktidarda kalabilmek için halkoylamasına başvurduysa da seçmenlerin yüzde 54,6'sının hayır oyu vermesinin ardından iktidarı 1990'da sivillere devredeceğini duyurdu. 14 Aralık 1989'da yapılan seçimleri 17 siyasi partinin oluşturduğu Demokratik İttifak'ın adayı Hristiyan Demokrat Patricio Aylwin, oyların yüzde 56'sını elde ederek kazandı. Pinochet, Alywin'in göreve başladığı 11 Mart 1990'da değin görevi sürdürdü. Genelkurmay başkanlığını ise 1998 yılına kadar sürdürdü. Ayrıca anayasaya yeni bir madde ekleterek, kendisine "hayat boyu senatör" olma hakkını tanıdı.
1991 başında, Pinochet döneminde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla silahlı kuvvetler hakkında soruşturma açıldı. Soruşturma sonuçları bazı yolsuzluklara Pinochet'nin aile üyelerinin de karıştığını gösteriyordu. Aynı yıl, Pinochet dönemindeki insan hakları ihlallerini soruşturmak için kurulan komisyon Başkan Aylwin'e kapsamlı bir reform sundu.
Ekim 1998'de bel fıtığı tedavisi için bulunduğu Londra'da, iktidarda olduğu dönemde İspanyol vatandaşlarının öldürülmesinden sorumlu tutularak, İspanya'nın suç duyurusunda bulunması üzerine tutuklandı. İspanya ayrıca Pinochet'nin iadesi için İngiliz hükûmetine resmen başvuruda bulundu. Yaklaşık 16 ay Londra'da ev hapsinde tutulduktan sonra Mart 2000'de, Britanya İçişleri Bakanı Jack Straw'un Pinochet’nin sağlık durumunun yargılanmaya elverişli olmadığı yolundaki raporu temel alarak ülkesine dönmesine izin vermesiyle Şili'ye döndü.
10 Aralık 2006'da Şili saatiyle 14:15'te askerî hastanede yaşamını kaybetti. Şili hükûmetinin Pinochet için devlet töreni yapılmayacağına karar vermesi nedeniyle yalnızca askeri tören düzenlendi. Hükûmet ayrıca ulusal yas ilan edilmesi yönündeki talepleri de reddetti. Naaşı vasiyeti üzerine yakılarak ailesine teslim edildi. Ailesi, saldırı ihtimali nedeniyle kendisi için mezar yaptırmadı. Silahlı kuvvetler de küllerinin herhangi bir askeri tesiste bulundurulmasına izin vermedi.
Rodrigo Díaz de Vivar (1043, Vivar, Burgos yakınları – 10 Temmuz 1099, Valensiya) El Cid Campeador olarak bilinen Kastilyalı asil, askerî komutan, başarılı diplomat. Sürgün edildikten sonra Valensiya şehrini fethetmiş ve yönetmiştir. Kastilya sarayında eğitilmiş, VI. Alfonso'nun en önemli komutanı olmuş ve Müslüman Araplara (Endülüs) karşı savaşmıştır. Lakabı olan “El Cid” İspanyolcadaki tarif edatı “El” ve Arapçadaki seyid (سيد) kelimelerinden gelir. “El Cid” bu şekilde hükümdâr olarak çevrilebilir. “Campeador” ise Latince bir kelimedir ve savaş sanatının ustası, silâhşör anlamına gelir.
El Cid'in tam doğum tarihi bilinmemektedir. Ancak birçok tarihçi El Cid’in 1040 yılında doğduğunda uzlaşır. Doğduğu yer olan Vivar, Kastilya başkenti Burgos’un kuzeyinde küçük bir köydür. El Cid’in babası Diego Lainez Kastilya asillerindendir. Lainez sarayda önemli bir devletadamı, şövalyedir ve birçok savaşta yer almıştır. El Cid’in annesi de aristokrat olmasına rağmen köylüler hep El Cid’i kendilerinden birisi olarak görmüştür. El Cid’in ailesi sarayda bulunan fakat yüksek seviyede yer almayan aristokratlardandı.
El Cid, Kastilya sarayında bulunmuş, zamanının prensi ve geleceğin kralı olan II. Sancho’ya hizmet etmiştir. II. Sancho, Kral I. Ferdinand'ın oğludur. Ferdinand 1065 yılında ölünce Sancho topraklarını genişletebilmiş, Zamora ve Badajoz gibi içlerinde çok Hristiyan yaşayan Endülüs kentlerini ele geçirmiştir.
El Cid çok başarılı bir askerdi. 1067 yılında Endülüslülerin iyi korunan kenti olan Zaragoza’ya karşı verilen savaşta yer aldı ve şehrin yöneticisi Emir Al-Muktadir’ın Sancho’nun tebaası olmasını sağladı. 1063 baharında "Graus Muharebesi"nda yer aldı. Zaragoza topraklarında yer alan Endülüs Graus kasabasını Ferdinand’ın kardeşi Aragonlu I. Ramiro kuşatmaktaydı. El Cid ve Kastilyalı birlikleriyle birlikte kusatilan sehre yardima gelen Al-Muktadir, Aragonlulara karşı saldırdı. El Cid yine zafer kazandı, I. Ramiro öldürüldü ve Aragon askerleri kaçtılar. Bu savaşta gösterdiği başarı sebebiyle El Cid’e "Campeador" unvanı verildi.
Sancho’nun ölümüyle ilgili bilinmeyen çok şey vardır. Bazılarına göre Sancho’nun öldürülmesini kardeşi Alfonso ve kız kardeşi Urraca planlamıştır. Sancho evlenmediği için bir varis bırakmamış ve bütün varlığı en çok çatıştığı kişiye yani kardeşi Alfonso’ya kalmıştır. Alfonso Toledo’da sürgünden çağrılarak Kastilya ve Leon tahtına oturur. Sancho’nun öldürülmesine karıştığı iddialarına karşı El Cid ve Kastilya soyluları Alfonso’ya hizmet etmek için bir şart koşarlar. Alfonso Burgos’daki Santa Gadea kilisesinde tüm halkın önünde bu cinayetle bir alâkası olmadığına dair kutsal emanetler üzerine yemin edecektir. Bu olaya dair yaygın bir inanış olsa da yazılı bir kanıt bulunmamaktadır. Bu olay El Cid’in gücünü gösterdiği için yaygın efsanelerle uyumludur. Yeminden sonra El Cid’in bayraktarlık sıfatı ondan alınarak düşmanı Kont Garcia Ordóñez’ e verilir.
Seferleri sırasında El Cid, klâsik Romalı veya Yunan yazarlarının savaş üzerine yazdıkları eserlerin kendisine ve ordularına yüksek sesle okunmasını ister ve dersler çıkartılmasını isterdi. El Cid’in ordusunun stratejik planlamaya dair özgün ve alışılmamış bir taktiği vardı. Savaştan önce fikir tartışmaları yapılırdı. Sıklıkla beklenmedik taktikler kullanılır, modern komutanlarca psikolojik savaş olarak adlandırılabilecek şekilde saldırılır, düşman korkutulup felç edilir, âniden saldırılır veya çok az bir birlikle saldırılıp tuzağa düşürülürdü. El Cid’in alçak gönüllü bir yapısı olduğu için askerlerinden gelen öneri veya istekleri değerlendirirdi. Bazı hatalar yapmış olabileceğinden hareketle bu önerilere daima açıktı. Ona en yakın danışmanlardan birisi de yeğeni Alvar Fáñez de Minaya idi.Bütün bu özellikler birlikte değerlendirildiğinde El Cid eğitimli ve zeki bir komutan olarak karşımıza çıkmaktadır. Astlarını etkileyebilmekte ve bağlılıklarını kazanabilmekteydi. Savaş alanında da çok başarılı bir komutan olduğunu anlıyoruz.
El Cid 1075 yılında Alfonso’nun akrabalarından Oviedo’dan Ximena ile evlenir. Çiftin Alfonso’nun isteği üzerine evlendiği belirtilse de kanıt yoktur. Çiftin üç çocuğu olur. Kızları Cristina ve Maria aristokrat ailelerin çocuklarıyla evlenecektir. Özellikle Maria El Cid’in düşmanı olduğu aileden Barselona’dan Ramon Berenguer III ile evlenecektir. Oğulları Diego Rodriguez ise 1097 yılında Consuegra Savaşında Emeviler tarafından öldürülür.El Cid’in ve kızlarının evlilikleri El Cid’in aristokrasi içindeki yerini sağlamlaştırır. Bugün bile Fransa ve İngiltere dahil olmak üzere birçok Avrupa hanedanı El Cid’in torunu Navarre kralı Garcia Ramirez üzerinden El Cid soyundan gelmektedir.
Alfonso’ya hizmet sırasında yargıç olarak da görev yapmış kültürlü birisidir. Yollamış olduğu mektupların bir örneğini arşivlerdi.
Cabra Savaşında (1079) El Cid, Granada Emiri Abd Allah ve müttefiki García Ordóñez’i yener. Ne var ki El Cid'in Alfonso’dan izin almaksızın giriştiği Granada seferi Alfonso’yu çok kızdırır ve 8 Mayıs 1080’de El Cid son defa kralın sarayında bir belgeyi onaylar. Sürgün için birçok başka sebep olduğu da rivayet edilmektedir: Alfonso’nun El Cid’i kıskanması ve ondan kurtulmak istemesi, Sevilla’dan alınan vergiyi zimmetine geçirmesi vb. Sürgün El Cid’in sonu olmayacak, artık bir paralı asker olarak 1081’de Endülüs'de Zaragoza kenti Taife emirinin hizmetine girecektir.
Zaragoza’dan önce Barselona’ya gitmiş, ancak Ramón Berenguer II (1076-1082) ve Berenguer Ramón II (1076-1097) tarafından reddedilmiştir. Zaragoza’da daha iyi karşılanmış ve emrine girdiği al-Mutamin (1081-1085)’in ve sonra kardeşi al-Mutamdhir topraklarini, Aragon kralı Sancho I ve Ramón Berenguer II’e karşı başarıyla savunmuştur. Ayrıca Berenguer’i 1082’de bir süre esir etmiştir.
1086 yılında İberya Yarımadası ve Cebelitarık’a Büyük Murabitlar Fethi başlamıştır. Bugünkü Cezayir ve Fas’da bulunan Murabitlar, Alfonso’ya karşı Endülüslü Arapları korumak amacıyla Yusuf ibn Taşfin önderliğinde saldırıya geçerler. 23 Ekim 1086 tarihindeki Az-Zallaqah Savaşında Badajoz, Málaga, Granada ve Sevilla Taife emirleri orduları ile, León, Aragón ve Kastilya Ordularını yenerler. Alfonso ve beraberindeki az sayıda adamı Toledo’ya kaçar.Bu ezici yenilgiden dehşete düşen Alfonso en iyi komutanını sürgünden geri çağırır. El Cid geri dönmüştür.
Bu sıralarda El Cid, Hristiyan ve Berberilerden oluşan ordusuyla kendisine bağlı bir prenslik peşinde Valensiya’da bulunmaktadır. El Cid 1090’da Barselona kralı II. Ramón Berenguer ile "Tebar Savaşı"nda karşılaşır ve düşmanını esir eder. Daha sonra esiri fidye karşılığı serbest bırakacak ve kızı Maria’yı da düşmanının oğlu III. Ramón Berenguer ile evlendirir. Boylece ileride oluşabilecek çatışmaları engellemis olur. Valensiya’da 1092 yılında çıkan silahlı ayaklanmayi El Cid bastırır ve bu sehrin ve etrafini idaresini eline alir. 1094 yılından sonra artık Valencia ve yakınlarında bir prenslik sahibidir. Resmi olarak Alfonso’ya bağlı olsa da aslında El Cid bağımsızdır. Valensiya şehrinde Hristiyanlar ile Müslümanlar birlikte yaşayıp, orduda birlikte savaşırlardı.
El Cid 10 Temmuz 1099 günü bir çatışma sırasında okla vurulur ve kısa süre sonra da ölür. Karısı Ximena 3 yıl boyunca hüküm sürerse de Murabitler Valencia’yı bir kez daha kuşatırlar. Savunamayacağını anlayan Ximena şehri terk eder. Alfonso şehrin Murabit Berberilerin eline geçmesini önlemek için sehrin yakılmasını emreder. Şehir Murabitlerce 1102 yılında fethedilir ve sonraki 25 yıl boyunca Endulus Araplarin hâkimiyetinde kalacaktır. Ximena El Cid’in naaşıyla beraber Burgos’a kaçar. Naaşı Burgos Katedralindedir.
1961 yılı yapımı El Cid filminde El Cid’in karısı onun ölüsünü ata bağlayıp savaş alanına gönderir, bu şekilde komutanlarının hayatta olduğunu sanan askerler canla başla savaşır ve düşmanı yenerler. Böylece El Cid ölüyken bile savaş kazanılmıştır. Gerçekte ise El Cid savaş sırasında aldığı ok yarasından dolayı Valencia’da yatağında ölmüştür.
El Cid'in savaş atıdır. Atla ilgili birçok efsane vardır. Bunlardan bir tanesi Rodrigo’nun vaftiz babası rahip Pedro El Grande ile ilgilidir. Artık erişkinliğe adım attığı yıllarda El Cid’e ödül olarak atlarından bir tanesini seçmesini istemiş, El Cid ise rahip tarafından zayıf olarak görülen atı seçince rahip El Cid'e "Babieca!" (Aptal!) diye bağırmıştır. Atın adının buradan geldiği iddia edilir. Diğer bir efsaneye göre El Cid, kral Sancho’nun düzenlediği bir turnuvada şampiyon olunca bir şövalye ona meydan okumuş, kral da adil bir dövüş olması için El Cid'e en iyi atını vermiştir.Bu atı da düellodan sonra kullanmaya devam etmiştir.
El Cid'in olduğu iddia edilen kılıçtır. Madrid'deki Askeri Müzede sergilenmektedir. 1999 yılında kılıçtan bir parça alınarak metalurjik testler yapılmış ve gerçekten de kılıcın Berberi Córdoba'da 11. yüzyılda Suriye çeliğinden yapıldığı belirlenmiştir.
2007 yılında Kastilya ve Leon Özerk Yönetimi kılıcı 1.6 milyon avroya satın almıştır, kılıç halen Burgos Müzesinde sergilenmektedir.
El Cid efsanesi 12. yüzyıldan başlayarak yayılmıştır. 14. yüzyıla kadar hayatı destansı şiirlerle anlatılagelmiştir. El Cid’in maceraları Don Kişot’a ilham kaynağı olmuştur. El Cid ile ilgili çok sayıda eser yazılmıştır. Fransız oyun yazarı Pierre Corneille trajik komedi eseri El Cid’i 1636’da yazmıştır. Jules Massenet'in 1885 tarihli operası da bu esere dayanır. Plácido Domingo, bu eserdeki Rodrigue (Rodrigo) karakterini birçok kez sahnelemiştir.
El Cid ile ilgili en bilinen sinema filmi 1961 yapımı El Cid bir destan filmidir, Anthony Mann yönetiminde. Bu filmde başrollerde Charlton Heston ve Sophia Loren bulunmaktadır.
Orta Çağ Avrupasıyla ilgili bilgisayar oyunlarında da El Cid canlandırılmıştır. Bunlardan en çok bilineni Age of Empires II: The Conquerors adlı oyunda El Cid’in maceraları altı ayrı bölümde oynanabilmektedir.
San Diego, Kaliforniya’da bulunan Balboa Parkında El Cid heykeli bulunur. 7 metre yüksekliğindeki bu bronz heykel 1927 yılında Anna Hyatt Huntington tarafından yapılmıştır.
Avustralya’daki Whitsunday Adalarındaki bir limana Cid Limanı, buraya bakan tepeye ise Bavieca Tepesi adı verilmiştir.
Yazar Isabel Allende, Zorro adlı romanında kahramınını De La Vega ailesi soyuna dayandırmaktadır, dolayısıyla El Cid ile bağ kurmaktadır.
Kenny Davis Anthony (d. 8 Ocak 1951), 1997-2006 ve 2011-2016 yılları arası tekrar Saint Lucia başbakanı olmuş Saint Lucia'lı politikacı. Saint Lucia İşçi Partisi lideri olarak, 2006-2011 yıllarında Muhalefet Lideri oldu ve 2011 seçimlerinin ardından 30 Kasım 2011 tarihinde başbakan olarak göreve döndü.
Anthony, Batı Hint Adaları Üniversitesi ve Birmingham Üniversitesi mezunudur. 1979'dan 1982'ye kadar ülkeyi liderliğindeki İşçi Partisi hükûmeti olarak, Anthony, Ağustos 1979-Aralık 1980 tarihlerinde Eğitim ve Kültür Bakanlığı Özel Danışmanı oldu ve daha sonra Aralık 1980-Mart 1981 tarihlerinde Eğitim Bakanlığı yaptı. Mart 1995 tarihine kadar Karayipler Topluluğu (CARICOM) sekreteryasının bir üyesiydi.
Saint Lucia'ya verdiği destek için duyduğu memnuniyeti dile getirmesi amacıyla Mart 2008'de Anthony Küba'yı ziyaret etti ve Birinci Başkan Yardımcısı José Ramón Machado Ventura gibi üst düzey yetkililerle bir araya geldi.
Anthony'nin Saint Lucia İşçi Partisi 2011 seçimlerinde Meclis'te 17 sandalyenin 11'ini kazanarak 30 Kasım 2011 tarihinde başbakanlığı döndü.
4 Kasım, Miladi takvime göre yılın 308. (artık yıllarda 309.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 57 gün vardır.
Sir Richard "Rich" John Roberts (6 Eylül 1943, Derby); İngiliz biyokimyacı ve moleküler biyolog. Phillip Allen Sharp ile birlikte, ökaryot DNA'sındaki intronları ve gen bölünmesini keşiflerinden dolayı Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü 1993 yılında kazanmıştır.
Owlapps.net - since 2012 - Les chouettes applications du hibou